ENFES NEFES - The Breath Work - Diving Into Yourself
  • Home
  • About Us
  • Moments
  • Contact
  • Home
  • About Us
  • Moments
  • Contact

Yeni Bir Gün — Sıradanlık

4/11/2018

0 Comments

 
Yeni bir güne uyanışın bilinmezliği kendisini bilindik bir nefesle hatırlatır. Nefes aldığımızın farkına bile varamadan gözümüzü ilk açmaya çalıştığımız an sadece bilinmezlik varken birden bilinen koşulların içine yeniden girmenin dayanılmaz neşesi, sıkıntısı gibi bildiğimiz ve koşulladığımız duygular silsilesinin içine uyanırız. Aynı tas aynı hamam sanki.

Yeniden başlatılan bir bilgisayar gibi tam kendime gelemeden ne olduğumu ve nerede olduğumu anlamadan veya yeni gelene uyumlanmadan son bıraktığım haliyle devamına hazırlandığım hayatın bu yeni aşamasına giriş oldukça tepkisel, öğrenilmiş ve ezberlenmiş bir dürtü aslında. Gözleri oğuşturup, biraz da esneyip nerede kaldığını hatırlamak ve son aklında kalanlarla biraz da ilhamın karışımıyla yeniden canlanmak. Gerçekten tam bir fenomen bu. Saatler kurulmuşta tam zamanında çalıyormuş izleminin altında tam bir bilinmezlik ve muamma. Çok da bilmiş ve robotik bir sabah seramonisi kisvesi altında başka başka beklentiler. Hayaller ve hayal kırıklıkları arasında bir araf noktası. Günün en sevdiğim noktasıda bu, sanki biliyormuş gibi uyanıp da biliyormuş gibi yaşayıp, bir de biliyormuş gibi planlar yapıp tuhaflıklar içinde kayboluşun garip bir hikayesi her sabah. Tabi ki kendi yaşam deneyimimden bahsediyorum ama görünüşe göre herkesin hikayesi ile epey bir benzerlik gösteriyor.​


İçinde bulunduğum anın güzelliğinden önce bir bulut gibi doğan bir karanlık var ve adıda günlük yapılacaklar listesi. Hayatın gereklilikleri ve gerçekleri başlığı altında süregelen ve 24 saati kaplayan bir bulut. Bence gerçek bulut teknolojisi bu olsa gerek. Nereye giderseniz ve ne yapasanız sürekli kendini güncelleyip her an önünüzde duran koca bir program. Kötü tarafı programın yönetici şifreleri sizde değil ve bu yüzden değişiklik yapmak mümkün değil kullanıcı tarafından. en azından yaşamın büyük kısmında öyle hissediliyor. Arada bir program kendini güncelliyor, ara yüzünü ve temalarını değiştiriyor. Hızı bazen artıyor genelde de tam da size uymayan zamanlarda. Tam hızlanmak istediğinizde de birden bağlantı hızı düşüveriyor. Hevesinizi kursağınızda bırakmayı kendine zevkli bir iş haline getirmiş program yöneticisinin şakaları olabilir mi diye düşünürken duygular çoşup 24 saati bitiriveriyor.

Sorun bende olabilir belkide karamsarımdır. Ama deneyimlediğim ve etrafımdaki yakın arkadaşlarımdan gördüklerimde pek benzer bu bakış açısına. Hatta sokakda gördüğüm insanlar daha da eski sürüm bulut teknolojileri kullanılıyorlar gibi geliyor çoğu zaman bana. Gazete, haberler, kitablarda çoğunlukla bulutun içerisinde bulutun sözcüsü ve yardım masası şeklinde faaliyet gösteriyorlar.

Bu bulut teknolojisine kollektif bilinç diyenler de var. Yaşamın sıradanlığı diyenler de. Sanırım sıradanlık daha güzel bir tanım. Sıraya girmiş insanları tarif ediyor. Neyin sırasında olduklarını pek bilemiyorum ama herkes tek sıra şeklinde bir yerlere gidiyor gibi görünüyor bir dizi kurallar zinciri eşliğinde.Doğrular yanlışlar, iyiler kötüler, taraflar tarafsızlıklar sanki birer zincir halkası olup bir de birbirlerine kenetlenip bu sıranın yanında insanlar kaybolmasın ve sıra bozulmasın diye sonsuz bir yol haritası gibi görünüyor yukarıdan bakılınca. Ne kadar yukarıdan bakarsan bak çok uzun bir zincir bu, sıradanlık sırası pek de nereye doğru gittiği görünmüyor.

İnsanların sıradanlık sırasında olmalarını anlayabiliyorum kendi deneyimlerimden. Güvende hissediyor insan. Başkalarının onayını alıyor, ödüllendiriliyor. Başkalarıyla kıyaslayarak kendi yolunu kaybetmediği düşüncesiyle doğrulamalar yapıp bir de mutlu oluyor. Sıradayken sürekli bir mutluluk da mümkün değil, en azından hiç örneğini görmedim. Mutlulukla mutsuzluk arasında oynanan bir masa tenisi karşılaşması gibi. Her mutsuzluğa sırada ilerlerken bir hamle yapıp gidişatı değiştirme oyunu içerisinde geçiyor zaman. Bütün bunlar bende çok küçük bir gözlem sonrasında çok küçük bir bulguyu farketmeme olanak sağladı. Gözlem şuydu; sıradan çoğu insan bir parçada olsa şikayetçi ve çıkmak istiyor. Bulgu ise; Çoğu insan çıkmak istemiyor çünkü hayatlarının anlamı olmuş durumda bu sonsuz sıra. Tamam çok büyük bir buluş değil bu herkes görüyor olabilir bunu ama bu bulgu bana neden sıradan çıkmak istemediğimi sorgulattı ki bu benim için oldukça büyük bir adımdı. Sonraki adım ise neden çıkmak durumunda olduğumu anlamam oldu.

Sıradanlık sırası içerisindeki sınırlarla yaşamı algıyan ve anlam bulan kişinin yaşadığı en büyük ikilem hem sıradan çıkmak istemesi hemde bu çıkışın bilinmeyenle dolu bir kaos gibi görünmesinden dolayı duyulan korkuları tetiklemesidir. Sıradan çıkmam gerektiğini ancak korkularımla karşılaşınca anladım. Ben sırada kaldıkça korkularımla ilgilenicek vakit kalmıyordu. Korkular orada oldukçada adım atmak ve bilinmeyene doğru ilerlemek pek mümkün değildi. Kaldıki korkularla ne yapılırdı ki? Toprağa mı gömsem? Üstüne güzel bir örütü mü örtsem? Ateşe atıp yaksam mı? Herkesin bir cevabı var bunlara iyi kötü ama başarılmış pek az örnek gördüm. Yani konuşan çok ama yapabilen pek yok.

Sırayı anlamış gibi bir bir takip ederken büyük bir fenomen gerçekleşir. Sıradan olmadığımızın ispatı ve bunu gerçekleştirmek için mevcut koşullanmalarımızca seçtiğimiz ve özünü anlamadığımız ideolijelirin saçma sapan aksiyonları. Bu tanım bir yargı görünse de etrafta kafası kesilmiş gibi koşuşturan tavuk gibi nereye köştuğunu görmeyen ve nasıl göründüğü konusunda hiç bir fikri olmayan insanları görünce başka bir anlatım şekli bulamadım henüz. Kimse bu tür görüntüleri kendisine yakıştırıp farkındalığın soğuk okyanusuna dalma cesaretini göstermediğinden büyük bir yalan rüzgarı başlar. Ama, aslında, beni anlamıyorsunuz, göründüğüm gibi değilim, v.b gibi cümleleri her duyduğumda hahayt diyorum kendime, tavuk cennetindeyim. Bir zamanlar bir horoz olarak yaşamış ve kendi yalan rüzgarlarında sörf yapan birisiyseniz bu görüntüyü kaçırma şansınız yok. Heyhat gel gör beni aşk neyledi. O sıradan bu sıraya koşuşturup sıra trendlerini takip edip de marjinal sıralarda bu güzel hayatı çar çur etme sanatını yazıyoruz hepbirlikte.

En sevdiğim sıra ise bu sanal dünyada güvenli ve rahat bir yer edinenler. Onlar sıradan çıkmak isteyip de cesaretleri doğrultusunda kendilerine dönmeye çalışanlara deli, zavallı, başarısız,sorunlu gözüyle bakan orta ve üstü sınıf başkanları. Yaramazlık yapanları kafalarındaki tahtaya yazıp herkes ve her bakış açısına karşı uzak duran ve içlerinden, hayat valla böyle çok güzel, yeterince çalışsalardı onlarda benim imkanlarıma sahip olabilirdi diyen üst kast sırası üyeleri.

Son olarak birde oldukça büyük öğretiler sırası var. Sıradan çıktığını iddaa edip diğer insanları kendi sırasına davet edenler. Doğru sırayı bulduklarını büyük bir dürüstlük gibi görünen hayat hikayeleri ile açıklayıp kendi açmazlarıyla oluşturdukları güzel görünümlü sanal dünyalarına üye yapmaya çalışan özel sıradanlar. Bu grup kendi olma yolunda yollarını arayan için en büyük tuzak. Bu tuzak aslında oldukça masum ve hayatın doğal bir parçası. Yolunu aydınlatmak isteyenlerin kendi olgunluklarını ve bu olgunluğun gelişimine tanık olmaları için bazen kaçınılmaz tuzaklar.

Sıradanlığın bu ilk bakış açısıyla özeti kısaca yukarıda anlatıldığı gibi. Sıradayız ve neyin sırasında olduğumuzu bilmiyoruz. Biliyoruz diyenler ise sadece kendi açmazlarının masum yalancıları. Sıradan çıkmak istiyoruz ama nereye doğru gittiği belli olmayan bir yol, çoook korkutucu.

Sıradanlığın diğer bir anlamı, aslında daha çok bilinen ama pek anlaşılamayan anlamı (ordinaries); doğanın doğal olan kaosunu ifade eder. Sıradanlık enerjinin doğal akışına onu daha iyiye dönüştürmek dışında müdahale edilmemesi demektir. Bu oldukça göreceli bir kavram gibi görülsede aslında oldukça basit bir bakış açısını temsil eder. Duygu, düşünce, hayal ve gerçeğin ayrımını yapanların sıradanlığının ifadesidir. İçinde ispat, ayrım, bastırıcılık, kıskançlık vb. gibi duyguları, hisleri barındırmayan, barındırsa bile bunlarla hareket etmeyen sadece benliğinin derinliğine yolculuğa çıkmış ve bütünlüğün içine dönüşümün sırasında sabırla, hoşgörüyle ve alçakgönüllükle kendileri olanları barındırır. Giriş çıkışın serbest olduğu bu sıra bir grup harekentinden çok bireysel bir yolculuğun bütün içindeki doğal akışıdır.

Sanki ilk tanım olumsuz ikincisi ise açık ara pozitif görünmüş olabilir bazılarımız için. Ya da ikincisini saçmalıktan ibaret bir ütopya birincisini yaşamın acı-tatlı gerçek ifadesi.
​

Benim sıram aslında bunları yazıp konuşabilenlerin, daha fazlasını değil de daha iyisini sessizce hayal edip istediği gibi ifade eden, yaşayıp, tasarlayıp, üreten ve paylaşanların sırası sanırım. Bazen tek kişilik bazense kalabalık ama hep neşeli ve güzelliklerle dolu. Kimseyi bir kalıba sokup üstüne de sınıflar arası üstünlük ve cehaletten bahsetmek için yapmıyorum bunları. Neden burada bunları yazdığımın bencesini anlatıyorum ilham penceresini aralamak için. Ne bir fikir tartışma klübü ne de bir hemfikirlik liyakati içindeyim. Açıkçası sadece yazıyorum gerçekten yaşadıklarımı. Birileri okuyup da benimle aynı fikre ve duyguya gelsin benimde bir sıram olsun diyede yazmıyorum. Sadece yazıyorum.

Murat Atay
​Nisan 2018


0 Comments

Your comment will be posted after it is approved.


Leave a Reply.

    Categories

    All
    Brochures
    English
    Murat
    Selin
    Testimonials
    Turkish
    Video
    What We Like

    Archives

    August 2018
    May 2018
    April 2018
    March 2018
    February 2018
    August 2017
    June 2017
    January 2017
    December 2016

    RSS Feed