Gece karanlık değilmiş meğer Kederde kader de yokmuş Gecenin boşluğuda Yıldızların uzaklığıda Hepsi masalmış Hepsi bir resimmiş meğer Yıldızları birleştirince birbirine Işıktan bir kalemle teker teker Şekil şekil ruhlar gülümsermiş Ve masal şekillenmiş Her şekil oymuş meğer Çeşit çeşit görünürken Tekilliği anlatan masalın içinden Davulumun kalbinden Şarkıya dönüşüvermiş Hey ya hey derken ben Görünüvermiş kardeşler her yönden Annem bakarken gökyüzünden Ve kalbimle buluşurken ben Yaşam yaşanırvermiş by Murat Atay
0 Comments
Love has no doors No windows No darkness No light Every door and window Is Love In darkness and light by Murat Atay İnsanoğlunu tanımlamanın en basit yolu herhangi bir canlıyı tanımlamak için yapılan gözlemlerden farksızdır. Yaşamayı seçtiği veya yaşamaya zorlandığı yaşamsal çevreyi incelersiniz. Kendi aralarında oluşturdukları iletişimi ve bunu oluşturan itici güçleri algılamaya çalışırsınız. Kişisel veya grupsal aktivitelerindeki davranışlara bakarsınız. Tercihler, ritüeller, hareket tarzı, düşünsel dünyaları vb her şey incelemenin bir parçası olur.
İnsanoğlunun DNA’sı incelendiğinde doğa-anada yaşam bulan bir çok canlı ile ortak bir paydayı paylaştığını ve bunun DNA’sının içinde bilimsel olarak görülebildiğini biliyoruz. Bir çok canlı ile DNA düzeneği içerisinde aynı platformda var olsak da bir tanesi açık ara büyük bir benzerlik gösteriyor. Bu canlının adı Şempanze. Hatta uzaya bile yolladık onu, kendimize ne kadar benzeştirdiğimizi buradan da anlayabiliriz. Hemen belirtmek isterimki evrim teorisi ile tanınan Bay Darwin ile aynı yere bakmıyoruz. Yani bu yazının hiç bir yeri ki bazen aksi gibi bir hisle kaplansa da okuyan; İnsan oğlunun atasının bir maymun türü olmadığı konusunda çok netim. Yeni bir güne uyanışın bilinmezliği kendisini bilindik bir nefesle hatırlatır. Nefes aldığımızın farkına bile varamadan gözümüzü ilk açmaya çalıştığımız an sadece bilinmezlik varken birden bilinen koşulların içine yeniden girmenin dayanılmaz neşesi, sıkıntısı gibi bildiğimiz ve koşulladığımız duygular silsilesinin içine uyanırız. Aynı tas aynı hamam sanki.
Yeniden başlatılan bir bilgisayar gibi tam kendime gelemeden ne olduğumu ve nerede olduğumu anlamadan veya yeni gelene uyumlanmadan son bıraktığım haliyle devamına hazırlandığım hayatın bu yeni aşamasına giriş oldukça tepkisel, öğrenilmiş ve ezberlenmiş bir dürtü aslında. Gözleri oğuşturup, biraz da esneyip nerede kaldığını hatırlamak ve son aklında kalanlarla biraz da ilhamın karışımıyla yeniden canlanmak. Gerçekten tam bir fenomen bu. Saatler kurulmuşta tam zamanında çalıyormuş izleminin altında tam bir bilinmezlik ve muamma. Çok da bilmiş ve robotik bir sabah seramonisi kisvesi altında başka başka beklentiler. Hayaller ve hayal kırıklıkları arasında bir araf noktası. Günün en sevdiğim noktasıda bu, sanki biliyormuş gibi uyanıp da biliyormuş gibi yaşayıp, bir de biliyormuş gibi planlar yapıp tuhaflıklar içinde kayboluşun garip bir hikayesi her sabah. Tabi ki kendi yaşam deneyimimden bahsediyorum ama görünüşe göre herkesin hikayesi ile epey bir benzerlik gösteriyor. |